29 Eylül 2010 Çarşamba

Sarkis, evini izleyiciye açtı

4 Eylül'de Radikal gazetesinde yayımlandı..

Sarkis, Yapı Kredi'de açılan 'Bir İkona' sergisinde İstanbul Çaylak Sokak'taki evinin planını 22 ayar altınla bir ikonaya dönüştürdü. Sanatçı, 'Ayasofya'da girişte bir duvarda, Constantin'in elinde Ayasofya'nın maketi vardır, onu sunar. Ben şimdiki insana benim apartmanımı sunuyorum' diyor.

Son yılların en üretken sanatçılarından Sarkis, İstanbul Modern, Centre Pompidou ve Galerist’te gerçekleştirdiği üç önemli serginin ardından bu kez Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde izleyicisiyle buluşuyor. Rene Block küratörlüğünde ve Melih Fereli danışmanlığında gerçekleştirilen ‘İstiklal Serüveni’ güncel sanat sergi dizisinin 11. ve sonuncusu olan ‘Bir İkona’ adlı sergide, sanatçının 1985’ten bu yana ‘ikonalar’ adını verdiği çalışmalarına gönderme yapan yerleştirmesi yer alıyor. Sergi, sanatını kişisel mitolojisiyle oluşturan sanatçının bizzat kendisinin adeta ikona olduğunu iddia eder nitelikte.
Her daim katmanlı bir sanat ortaya koyan Sarkis, kelimelerle gidildiğinde temkinli davranılması gereken bir sanatçı. Çünkü sorulmak istenen, açıklanması beklenen yoruma açık bırakılan alanlar arasında ince bir çizgi bulunuyor. Kendi kaleme aldığı küçük bir broşür dağıtan sanatçı, izleme önerisi olarak “Hemen algılayamıyorsanız kendinizi bırakın” diyor.

Simon Dayı’nın tezgahı
Simon Dayı’nın kunduracı dükkânında yeniden kullanılması için eğrilen çivileri azimle düzelten küçük bir çocuktan, yıllar sonra o kunduracıdaki tezgâhı, aynı zamanda dinlediği ilk lambalı radyoyu bulup ‘Çaylak Sokak’ sergisine getiren bir sanatçı doğuyor. Hayatın anlam yüklediği her nesne, sanatçı müdahalesiyle yeniden anlamlandırılıyor. ‘Bir İkona’ sergisinde, 1986 yılında, İstanbul Çaylak Sokak’taki evinden hareketle oluşturduğu, sokakla aynı adlı yerleştirmesini yeniden inşa ediyor Sarkis.
“Dışarıdan her gün binlerce insan geçiyor. Galeriye giriyorsunuz, hamamlarda ılıklık vardır ya, girişi öyle alıyorum. Mekâna girmeden önce sağda ve solda ayna gibi, içeriden bakınca gri tül gibi duran parçalar var. Onlar dışarıdan içeri davet ederken içeriden de dışarı gönderiyor. Girince görüyorsunuz altın varaklı maketi, bir kasanın içinde. 1950’lerin işçiliğiyle ustalara yaptırdım onu, bir mobilya gibi olmuş. Bu noktada üç eylemle karşılaşıyorsunuz: yukarıda mavi bir ışık görüyorsunuz ne olduğu belli değil, vantilatörlerin seslerini duyuyorsunuz, soldan da zaman sesi geliyor. Orada kalıp sadece bunu algılayıp çıkabilirsiniz fakat adımınızı attığınız zaman bir rüzgâr sizi kapsıyor ve geçip sese gidiyorsunuz.”
Bu sözleriyle, öncelikli olarak sergiyi bir ses enstalasyonu olarak kurguladığına işaret ediyor Sarkis. Adım attığınızda gelen serinlik, bir uçak metaforu olarak kurgulanmış pervanelere ait. Uçağın ne maksatla dahil edildiğini üst kattan gelen tekinsiz ışığı keşfe yöneldiğinizde anlıyorsunuz. Neon ışıkla “Geceleri pencerelere kalın bir perde gibi asılmış halılar ışıklı evi uçaklara karşı koruyordu” yazıyor. Cümlenin kaynağı ise, sanatçının 1972’de Düsseldorf’taki sergisine gönderilen, kimin yazdığı belli olmayan hayli enteresan bir biyografiye dayanıyor.
İkonanın niceliğini belirleyen ne için olduğudur. Bir Mimar Sinan eseri olan Atik Valide Külliyesi’ne dikkat çekmek için altın iskele kuran, Galerist’teki ‘Opus’ sergisinde parmak iziyle gerçekleştirdiği önemli mimari eserlere adeta parmak basan sanatçı, ‘Bir İkona’da Çaylak Sokak’taki evinin planını 22 ayar altınla ikonalaştırıyor. “Ayasofya’da girişte bir duvarda, Constantin’in elinde Ayasofya’nın maketi vardır, onu sunar. Ben şimdiki insana benim apartmanımı sunuyorum” diyor. Bir başyapıtı değil, milyonlarca kişinin yaşadığı evlerden birini ikona haline getiriyor. Böylece bin yıldır değişmeyen ikonayı provokatif bir tavırla öznelleştirmiş, yüksek kültür ile düşük kültür arasındaki seviyeyi birleştirmiş oluyor . Bunu ulviyet meselesine tartışmak olarak tartışıyor.

Ve tabii ki ‘bellek’

Galeride soldan gelen saat sesi, kasıtlı olarak gizlenmiş duvarın ardındaki videoya ait. Çaylak Sokak sergisinden sonra senelerce kasalarda saklı kalan çalışmalar bu kez bir apartman dairesinde, bambaşka bir yerleştirmeyle karşımıza çıkıyor. Pompidou’daki sergisinde müze kurumuna ciddi eleştiriler getiren sanatçı, mekânın dönüştürücülüğüne işaret ederek benzer bir vurgu yapıyor. Video aynı zamanda sessiz bir sitem gibi de algılanabili yor. Belleksizleştirilmeye çalışılan bir toplumda belleğin önemini varlığıyla kanıtlayan sanatçı “O bellek yine de vardır” diyor ve devam ediyor: “Dikkat ederseniz anı demiyorum. Benim için anı durmuş, dondurulmuş, bugüne gelmeyen bir kavramdır. ”
Duvardaki “Sarkis 26.9.19380” tabelasındaki gibi zamanı geri getiriyor, ileri atıyor ya da döndürüp duruyor sanatçı. “Eğer ben bir sergi yapıyorsam inanıyorum da yapıyorum. Açık artırma sergisi yapmıyorum.” diyen sanatçının bu sergideki gibi çalışmalarının ya da sergilerinin birbirleriyle, hatta son Pompidou sergisinde olduğu gibi başka sanatçılarla kurduğu diyaloğu takdir etmek izleyiciye kalıyor.
Sarkis’in İstiklal Serüveni kapsamındaki ‘Bir İkona’ sergisi 20 Ekim’e kadar Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde.

22 Eylül 2010 Çarşamba

SALDIRI

Galeri Non’daki extramücadele sergisi açılışına giderken yüzlerinde dehşet ifadesiyle biri yolumuzu kesip “Sakın gitmeyin, sergiye saldırdılar” dedi. Yıl 2010, yer İstanbul-Türkiye.

Şaşırdım, herkes şaşırdı. Ama aslında pek de şaşacak bir şey olmadığını, yapılanın ancak şiddetle kınanması gerektiğini idrak etmek ise geç olmadı. Kendimizi bu denli her şeyin dışında tutmamız mı böylesi bir şaşkınlığa neden olmuştu acaba? “Biz”e “ben”i de dahil ederken birnevi özeleştiri yapıyorum, yapmak gerekir ama mağdur galericilerin gerçekleştirdiği bugünkü basın toplantısı, sorulan sorular, yapılan yorumlar gösterdi ki burnunu havaya dikerek yaşayan, mevcuttan bihaber saf-iyi niyetli kesim çoğunlukta bu sanat aleminde. Herkesin kafası olabildiğince karışık. Kimi mahalleliyi savunmaya çalışıyor, kimi var olan tehditlerden bahsedip mutenalaşma meselesi yüzünden Tophanelinin rahatsız olduğundan ama sanat galerilerinin de bu konudaki hassasiyetinden bahsediyor, kimi içki içildiği için olayın gerçekleştiğinde ısrar edip meseleyi dinsel gericiliğe bağlıyor!

CNN Türk’te İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu az önce canlı yayında inciler döküyor! “Sonuçta bir işyerine saldırı düzenlenmiştir. Ortada suç vardır ve suçluyu bulmak bizim görevimiz” diyerek bir sanat galerisiyle mobilyacıyı aynı kefeye koyuyor. Daha vahimi meseleyi iyice basite indirgeyerek şunları söylüyor: “Biliyorsunuz Tophane sokakları dardır. Açılışlara gidenlerin yola taşması sonucu sıkışan trafik nedeniyle yaşanan tartışma bu olaylara neden olmuştur. Gelen geçenler arasında bu arbede yaşanmıştır”!!!

Olay yerine herkes dağıldıktan sonra hala gelmekte olan ya da gözaltındaki 7 kişinin sorgusu devam ederken hiçbir açıklama yapmayan polis, meseleyi basit bir trafik tartışması olarak yansıtan vali şiddetle kınanmalı, meseleye el atması için hükümete gerekirse cumhurbaşkanına baskı yapılmalıdır. Belli ki yaşanan onca arbededen sonra kenara çekilip korkmuş insanları keyifle izleyen ve birbirlerine “reis” diye hitap eden bir grup genci galeyana getiren provokatif, artniyetli politik güdüyle hareket edenler mevcut. Dertleri, istedikleri 70’lerdeki gibi “kurtarılmış mahalleler” yaratıp “kendi çöplüklerinde ötmek” mi? İstanbul’un göbeğinde korumaya çalıştıkları gerçekten halkın çıkarı uğruna mı? Varlıklarıyla bile mutenalaşmanın önemli bir parçası haline gelmiş olan sanat galerilerine yapılan bu hain saldırı sonucu mahalleli tüm haklılığını kaybetmiyor mu?