31 Aralık 2011 Cumartesi

Festival Hızında Sanat

Festivalizm olgusu, uluslararası sermayeyle bağlantılı olarak kentin kültür-sanat etkinliklerinin dünya çapında görünür kılınmasının bir sonucu ve tüketim alışkanlıkları bağlamında sanat etkinlikleri organize etmenin vardığı son nokta olarak anlam kazanıyor. Peki profesyonel sanat insanı yani eleştirmen, sanatçı, galerici ve küratör de bu döngünün baş aktörü değil mi?


İstanbul’da bundan 10-15 yıl önce her film festivali ya da İstanbul Bienali zamanı ellerinde festival kitapçıklarıyla Beyoğlu cafelerinde boy gösteren, sayfalara post-it yapıştırıp notlar alarak adeta üniversite sınavına hazırlanır gibi festivale hazırlanan, belki de hayatında hiç beklemediği sırayı festival bileti sıralarında bekleyen ve bunu bir ritüel olarak algılayan festivalist insanları görmek ilginçti belki. Artık değil! Çünkü o dönemler sadece bir tane uluslararası film festivali vardı; tek bir caz festivalinde Amerikalı o ünlü cazcıyı dinlemek mümkündü; sadece o çağdaş sanat bienali Avrupa’daki günün sanatını bu topraklara taşıyordu. Bugün ise tabiri caizse elinizi sallasanız bir festivale, bir kültür-sanat organizasyonuna çarpıyor. Film, müzik, bale, opera, sanat… Değişmeyen ise, en ağdalı “sanat filmini” yakalamaya, her uluslararası popüler sanatçının sergisini kuyruklar bekleyip mutlaka erkenden görmeye ya da hayatında hiç dinlemediği kadar caz veya deneysel müziği tek akşamda dinlemeye teşne bir sanat tüketicisinin varlığı. Festivalizm olgusunu işte bu tüketim meselesi üzerinden sorgulamak mümkün.


yazının tamamı gençsanat dergisi Temmuz-Ağustos 2011 tarihli sayısında..